23 Nisan 2016 Cumartesi

Keller Motivasyon (ARCS) Tasarım Modeli


 ARCS Motivasyon Modeli, öğretimde motivasyon faktörünün dikkate alındığı hatta öğretimin merkezine konularak sunulduğu bir modeldir. Bu model, eğitimcilere öğrencilerin derse karşı meraklarının uyandırılması ve sürdürülmesi için imkanlar sağlar.


 John M. Keller’ın güdüleme ve öğrenme arasındaki ilişkiyi açıklayan Motivasyon Modeli, birçok kavram ve kuramdan yararlanılarak geliştirilmiştir (Keller ve Kopp, 1987). Bu modelin üç özeliği bulunmaktadır. (Keller, 1983). Birincisi, modelin kuramsal bir yapısının olmasıdır. Çünkü Keller’in (1979) modeli, gerçek anlamda belirgin bir güdülenme kuramına dayanmaktadır. Güdülenmeye ilişkin değişkenlerin belirlenmesine bilimsel bir dayanak oluşturması açısından bu özellik çok önemlidir. İkincisi, model, güdülenme ve öğretim tasarımı kuramlarının birleştirilmesi sonucu oluşmuştur. Bu nedenle, tasarım çalışmalarında rahatça kullanılabilmektedir. Üçüncüsü, söz konusu model, güdülenmeye ilişkin sorunların belirlenmesinde ve çözümünde yardımcı olabilecek stratejiler içermektedir. Bu yönüyle de, eğitim süreçlerini iyileştirebilmektedir.

 
   Keller’in güdülemeye dayalı ARCS modelinin öğretim alanına en önemli katkısı modelde yalnızca motivasyon öğelerinin belirlenmesi ve sınıflandırılmasıyla kalmayıp her kategori ve alt kategorilere ilişkin öğretim stratejilerine de yer verilmiş olmasıdır. Böylece modelin öğretim alanında kullanımı oldukça kolaylaşmaktadır. 






 ARCS Motivasyon Modeli, dört alt kategoriden oluşur. ARSC modelinin dört ana kategorisinin altında üç alt kategori mevcuttur. Keller tarafından ilk sunulmasından bu yana motivasyonel model bazı ufak tefek değişikliklere uğramıştır. Dayandığı dört kategoriden ikisinin ismi “ilgi”den “dikkat”e ve “beklentiden” “güvene” değiştirilmiştir. Her kategorinin İngilizce isminin baş harfi alınınca modele ARSC modeli denmiştir.


 



Dikkat (Attention)
 Motivasyonun ilk basamağıdır. ARCS güdüleme modelinin en önemli ve ilk unsuru, öğrencinin dikkatini çekmek ve eğitim boyunca devamını sağlamaktır. 



- Algısal Uyarılma (Perceptual Arousal): Belirsizlik, sürpriz, yenilik v.s. gibi değişik, belirsiz ve ilgi çekici ortamlar oluşturularak öğrencinin dikkatinin çekilmesi.
- Araştırmaya Yönelik Uyarılma (Inquiry Arousal): Öğrencilerin problem çözmeleri ve soru sormaları için teşvik edilmesi.

-Değişkenlik (Variability): Çeşitli öğretim öğeleri ile öğrencinin derse karşı ilgisini sürdürmesini sağlama.


 
Uygunluk (Relevance)
Bu aşamada öğrencilerin ihtiyaçlarıyla bağlantılar kurulur. Dış dünyada be dersle ilgili nelerle karşılaşabileceği hakkında bilgiler verilmeye çelışılır.


-Yakınlık-Aşinalık (Familiarity): Derste sunulan örnek, kavram ve ilkelerin somutlaştırılarak öğrencilerin birikimleri ve ilgileriyle ilişkilendirilerek sunulması.
-Hedefe Yöneltme (Goal Orientation): Öğretimin (ders) amaçlarını gösteren ifadelerin kullanılması veya bunun öğrenciler tarafından belirtilmesi.
-Güdü Uygunluğu (Motive Matching): Öğrencilerin motivasyon profillerine uygun öğretim stratejilerinin kullanılması.

 

Güven (Confıdence)

 Bu strateji, öğrencilerin başarı için olumlu düşünceler geliştirmesine yardımcı olur. Öğrencilerin başarı beklentileri, kişisel özellikleri, denetim odağı (öğretmen, okul idaresi, aile vs.) ve geçmiş tecrübelerinden etkilenmektedir. Ayrıca, soruların zorluğu da başarı beklentisini etkileyen faktörlerden birisidir. Çünkü, risk ve zorluk derecesi yüksek olan bir soru ile karşılaşan kişiler daha fazla çaba göstermeye niyetlidirler. Eğer öğrenci eğitim programının hedeflerine ulaşamayacağını düşünürse veya programı başarı ile tamamlamanın çok fazla çaba ve zaman gerektirdiği hissine kapılırsa güdülenmesi düşecektir. 



-Başarı Beklentisi (Expentancy for Success): Öğrencilerin, başarı elde etmelerinin bilincinde olmaları ve bunu nasıl elde edebileceklerinin farkına varmaları durumu.
-Güç Deneme Durumu (Challenge Setting): Öğrencilere, başarılı olabilmeleri için uygun fırsat ve olanakların sağlanması.
-Destekleme Durumu (Attribution Molding): Başarı elde etmek için çaba gösteren öğrencilere, çaba ve yeteneklerini destekleyici dönüt verilmesi.



 



Doyum (Satisfaction)
 ARCS güdüleme modelindeki son madde tatmindir. Öğrenciler, beklentileri ile bu beklentilerini elde etmek için gösterdikleri çabaların sonuçları arasında bir tutarlılık ve uygunluk bulamamaları durumunda, motivasyon kaybına uğrayabilirler. Bu nedenle bu strateji, öğrencilerin çaba ve gayretlerini sürdürmeleri için içsel ve dışsal motive edilmeleri gerektiğini savunur.
-Doğal Sonuçlar (Natural Consequences): Yeni kazanılan bilgi ve yeteneklerin gerçek ya da benzetişim ortamlarında kullanılması için imkânlar sağlanması.
-Olumlu Sonuçlar (Positive Consequences): İstenilen davranışın sürdürülmesi için pekiçtireç ve dönüt verilmesi.
-Eşitlik (Equity): Başarı elde etmek için ortaya konan hedefler ile sonuçların uygunluğunun sağlanması (Keller, 1987a; Keller, 1987b; Keller ve Kopp 1987).

Kaynakça :
http://ogretim-zeynep.blogspot.com.tr/2011/05/keller-motivasyon-arcs-tasarm-modeli.html
http://kellerinmotivasyonkurami.blogspot.com.tr/2012/03/kellerin-motivasyon-kuram_07.html
http://arcs-model.blogspot.com.tr/2012/03/arcs-modeli.html
https://ooy2.files.wordpress.com/2009/02/motivasyon-ve-arcs.pdf
http://www.academia.edu/2454177/%C3%96%C4%9Fretim_Tasar%C4%B1m_Modelleri

16 Nisan 2016 Cumartesi

Bloom Taksonomisi

 
Bloom taksonomisi de öğrenmenin birden fazla çeşidi olduğunu söyler ve eğitim aktivitelerinin üç alanını şöyle belirler;

  1. Bilişsel alan
  2. Duyuşsal alan  
  3. Psikomotor alan

 1. Bilişsel Alan
 
  Bu taksonomi çeşidi bilgi ve zihinsel becerilerin gelişimini içerir. Bloom’a göre öğrencilerin düşünme seviyeleri en basitten en karışığa doğru altı seviyeden oluşmaktadır.

Bilgi : Önceden edinilen bilginin hatırlanması ve tanımlanması yani geri çağırınım olarak adlandırılabilir.

Kavrama : Yorumlama,başka sözcüklerle tanımlama,diğer biçimdeki malzeme ve materyallere dönüştürme ,problem yorumu olarak özetlenebilir.


Uygulama : Önceden edinilen bir bilgiyi yeni koşullarda kullanabilmek olarak özetlenebilir.Matematik problemlerini bu kategoride ele alabiliriz.


Analiz : Elde olan verilerden mantıklı çıkarımlar yaparak çözmek,sonuç odaklı inceleme işlemi yapmak olarak özetlenebilir.


Sentez : Parçaları birleştirerek bütüne ulaşmak olarak adlandırılabilir.


Değerlendirme : Sorgulama diyebiliriz kısaca,bir bilgiyi doğru kriterleri seçerek sorgulamak.



  2. Duyuşsal Alan
 
 Bu alanı değerlendirirken hislerin,tavırların,motivasyon ve heyecan gibi duygusal halleri içerdiğini bilmeliyiz.

Alma: Belirli bir olayı fark etme isteğidir.

Tepkide bulunma: Belirli bir uyarıcıyla ilgilenme, bilinçli tepki verme.


Değer verme: Bir olay veya olguyu kabullenme, tercih etme.


Organize etme:Birey diğer insanları organize etme davranışı gösterir.


Niteleme : Birey ömrü süresince geliştirdiği, kendine ait bir değer sistemi oluşturur.



3. Psikomotor Alan

Uyarılma:Bireyin zihin kas eşgüdümünü gerektiren bir işe duyuları ve tüm vücudu ile hazır olması.

Rehber denetiminde yapma:Bireyin zihin kas eşgüdümünü gerektiren bir işi, doğrudan ya da yönergeler yoluyla yardım alarak yapabilmesi.

Beceri haline getirme: Bireyin zihin kas eşgüdümünü gerektiren bir işi, beceri haline getirmesi, yardım almadan kendi başına yapması.

Duruma uydurma:Bireyin, kazanılan becerileri ve davranışları, benzer durumlarda kullanma, uyarlama, yeniden düzenlemesi.

Yaratma:Bireyin, yeni ve benzersiz bir davranış, etkinlik sergileme, orijinal bir beceri oluşturma.



Bloom Taksonomisinin Yenilenmiş Hali




 Yeni taksonomi, orijinal halindeki mantık üzerine kurulmuştur ve gerçekleştirilen değişimler ise şunlardır:

  • Orijinal taksonominin oluşturulduğu yıllarda pek bilinmeyen “biliş üstü bilgi” kavramı bilgi basamağına eklenerek, taksonominin tek boyutlu yapısının iki boyutlu hale dönüşmesi sağlanmıştır. Bu, revize edilmiş taksonomideki en önemli değişimdir.
  • Orijinal taksonomide yer alan “bilgi” basamağı “hatırlama” olarak revize edilip, taksonomi isim formdan fiil forma dönüşmüştür.
  • Kavrama basamağı anlama, analiz basamağı çözümleme olarak adlandırılmıştır. Uygulama basamağı ise aynı konumunda kalmıştır.
  • Sentez yapmanın değerlendirme yapmaktan daha zor olacağı fikrinin yaygın olarak kabul edilmesi nedeniyle, sentez basamağının yeri değerlendirme ile yer değiştirmiştir. Ayrıca, üst düzey düşünme süreçlerini daha çok vurgulayan yaratma kavramı en üst basamakta yer almıştır.

 Neden Yenilenmiştir ?

  •  Geçen zaman içinde öğrenmenin nasıl gerçekleştiğine ilişkin yeni bulgular ve oluşan yeni felsefeler, öğrenme hedeflerinin yeniden düzenlenmesi gereğini doğurması, programların sorgulanmasına ve yeniden yorumlanmasına neden olmuştur. 
  • İlerleyen zaman sürecinde öğrenmeye ilişkin yeni anlayışlar ve yapısalcı öğrenme kuramı temelli öğretim anlayışının öne çıkması ile Bloom taksonomisinin öğrenci merkezli üst düzey bilişsel becerileri ölçmede yetersiz kaldığının düşünülmesi (Ayvacı ve Türkdoğan 2010).
  •  Analiz ve değerlendirme basamaklarının ne anlama geldiği konusunda tam bir uzlaşının sağlanamaması.
  •  Gerçeğe uygun problemler ve projeler gibi etkinliklerin taksonomiyle eşlenememesi (Intel, 2011). 
  •  Çocukların öğrenmedeki bireyselliğini, dinamikliğini ve tüm öğrenmelerini açıklamada yetersiz kaldığı düşüncesi. 
  •  Taksonomi, öğrenmenin birbirini takip eden altı aşamalı süreçte gerçekleştiğini belirtmekte, ancak bu süreçlere ilişkin bir öğretim modeli ortaya koyamamaktadır (Tuğrul, 2002).  
  •  
    Bloom Dijital Taksonomisi


Günümüzde teknoloji her alanda olduğu gibi eğitimde de çok büyük bir yere sahip. Birçok teknolojik uygulama öğrenciler tarafından aktif olarak kullanılmaktır. Buradan yola çıkan Andrew Churches Bloom’un belirlediği bireyin düşünme seviyelerine uygun eğitsel uygulamaları bir araya getirmiş ve bunlara ise Bloom’un Dijital Taksonomisi adını vermiştir. Bu çalışmanın en iyi yanı teknolojinin etkili bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamasıdır. Çünkü etkili bir kullanım için kullanılan teknolojinin öğrencinin seviyesine uygun olması gerekmektedir. Öğretmenler bu çalışmadan yararlanarak kendi öğrencilerinin seviyelerine uygun teknolojik uygulamaları seçip kullanabilirler veya öğrencilerine tavsiye edebilirler. Bu uygulamalarla ilgili geniş bilgiye aşağıdaki kaynaktan ulaşabilirsiniz.



Kaynakça: 
http://www.bilgiustam.com/bloom-taksonomisi-nedir/
http://www.oguzhanhoca.com/devinissel-alan-basamaklari-ve-kazanim-ornekleri.html
http://blog.enocta.com/2013/04/05/ogrenmede-yeni-boyut-yeni-bloom-taksonomisi/
https://tokatlidilek.wordpress.com/2016/03/11/bloom-taksonomisine-gore-egitsel-uygulamalar/
Makale Adı: Bloom’un Yenilenmiş Taksonomisi Üzerine Genel Bir Bakış.
Makale Yazarı: Ömer Faruk TUTKUN

9 Nisan 2016 Cumartesi

Kavram Türleri


 Kavram: olayları, eşyaları, insanları, düşünceleri benzer özelliklerine göre gruplandırma sonucu bu gruplara verilen addır.

Kavram Türleri
 
Soyut ve Somut Kavramlar

Soyut kavramlar, benzer özelliklerini düşünsel ya da tanımsal nitelik gösteren kavramlardır. Örneğin; mutluluk, saygı göstermek vb.
Somut kavramlar, Gözlenebilen (beş duyu organı ile algılanabilen) kavramlardır. Örneğin;kuş, masa, kare vb.

Nesnel ve İlişkisel Kavramlar 

Nesnel kavramlar, insanların kendi çevrelerinde bulunan fiziksel varlık ya da nesneleri sınıflamada kullanılan kavramlardır. Örneğin,; araba, pizza vb.

İlişkisel kavramlar, nesnel kavramlar arasındaki ilişkileri betimlemek üzere kullanılan ve çoğunlukla sözel bigilerden oluşan önermelere verilen isimdir. Örneğin; “su” bir nesnesel kavramdır, suyun ısınması sonucunda ortaya çıkan “buharlaşma” ilişkisel bir kavramdır.

Üst, Alt ve Bağlantılı Kavramlar 

Kavramlar kendi içlerinde aşamalı bir yapıya sahiptir. Kavram yapılandırması içinde en tepede olan ve geniş kapsamlılığı gösteren kavrama "üst kavram" adı verilir.
Üst kavramların küçük bir bölümünü ya da özel parçasını oluşturan bir alt düzey kavramlara "alt kavram" adı verilir. Örneğin; " ulaşım araçları" bir üst kavram ise bu kategorideki "kara, hava, deniz taşıtları" birer alt kavramdır.

Kendiliğinden ve Kendiliğinden Olmayan Kavramlar 

Piaget, çocukların düşünme özelliklerini doğrudan yansıtan kavramlara kendiliğinden oluşan kavramlar adını vermiştir. Küçük çocuklaın kediye "miyav", köpeğe "hav hav" ismini takmaları bu kavramlara verdikleri etiketler olarak göstermektedir.
Çocukların genellikle yetişkinlerin istediği doğrultuda sergilediği düşünme biçimini gösteren kavramlara da  kendiliğinden olmayan kavramlar adı verilmektedir.

Günlük ve Bilimsel Kavramlar

Günlük kavramlar, günlük bağlamda gelişen, çocukların okul dışında yetişkenler ile etkileşimi sonucu oluşan kavramlardır.
Bilimsel Kavramlar, belirli bir bilim dalıyla ilişkili olarak okulda öğretilir.


Kaynakça:
  • http://www.slideshare.net/mercan4207/retim-tasarm21
  • http://taha-adem.blogspot.com.tr/2012/11/kavram-ogretimi.html
  • Ogta.net

2 Nisan 2016 Cumartesi

Kavram Haritası

  Kavram haritasının tanımını yapmadan önce kavram nedir ona değinelim. Kavram: olayları, eşyaları, insanları, düşünceleri benzer özelliklerine göre gruplandırma sonucu bu gruplara verilen addır.

  Kavram haritası ise kavramlar arsındaki ilişkiyi genelden özele doğru ele alıp onları görsel hale getirerek bizler için somut veriler sunmayı amaçlayan öğretim yöntemleridir.

(BÖTE ile ilgili kavram haritası örneği)

Kaynakça:
  • Ogta.net
  • http://gef-bote.gazi.edu.tr/posts/view/title/neden-bote%3F-45846
  • https://tr.wikipedia.org/wiki/Bilgisayar_ve_%C3%96%C4%9Fretim_Teknolojileri_E%C4%9Fitimi_B%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC

25 Mart 2016 Cuma

Öğrenme Stilleri

Öğrenme Stili Nedir?
 Öğrenme stili, bir şeyi yaparken ne kadar zeki olduğunuz ya da hangi becerilerle konuyu öğrendiğinizle ilgili değildir. Bir şeyi yaparken ve yeni bir bilgiyi öğrenirken beyninizin nasıl daha etkili bir şekilde çalıştığı ile ilgilidir.
Bir başka deyişle, öğrenenlerin, ‘ne öğrendikleri’ ile ilgili değil, ‘nasıl öğrenmeyi’ tercih ettikleri ile ilgilidir. Üç çeşit öğrenme stili vardır:görsel, işitsel, kinestetik(dokunsal).

Görsel Öğrenenler 



 Görseller özel yaşantılarında genellikle düzenli ve titizdirler.Dağınık bir masada ders çalışamazlar, önce masayı kendilerine göre düzenlerler, daha sonra çalışmaya başlarlar. Çantaları, dolapları her zaman düzenlidir. Yazmayı pek sevmeseler de defterlerinin köşeleri kıvrılmasın diye gerekli önlemleri almışlardır.
Tam olarak öğrenebilmeleri için dersin mutlaka görsel malzemelerle desteklenmesi gerekir. Harita, poster, şema, grafik gibi görsel araçlarla kolay öğrenirler ve bu araçlarla öğrendiklerini kolay hatırlarlar.Bilgi ve kavramları sembol ve resimlere dönüştürmeleri anlamalrını ve bellekte tutmalarını kolaylaştırır. Birşey düşünürken gözleri yukarı doğru bakar.

Görseller en iyi nasıl öğrenir? : 
  • Yazarken,okurken renkli kalemler kullanmalu,önemli konuların altını renkli kalemle çizmelidir. 
  • Ders dinlerken not almalıdır. 
  • Anahtar sözcük kartları hazırlamalıdır,kısa notlar alarak pekiştirmelidir. 
  • Öğrenmesi gereken materyalleri kendine göre renklendirmeli,organize etmelidir. 
  • Ders çalışırken sessiz bir ortamda ve tek başına olmalıdır. 
  • Çözmeye çalıştığı problem birkaç aşamalı ise her aşamanın nasıl olduğunu ve geçişiyle ilgili açıklamalı bilgiler yazmalıdır. 
  • Video ve bilgisayar proramlarından yararlanmalıdır.

 İşitsel Öğrenenler 


 İşitseller, ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler.Konuşma ve dinleme becerileri gelişmiştir. Çoğunlukla ahenkli ve güzel konuşurlar. Daha çok konuşarak,tartışarak öğrenirler.Bu nedenle sınıfta son derece aktifdirler.Sessiz okuma çalışmalarından pek yararlanamazlar; o nedenle, kendilerinin duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmesi gerekir. Bir şey düşünürken kulak hizasına doğru bakarlar. Bir bilgiyi hatırlama istediklerinde genellikle o bilgiyi aktaran kişinin anlatım tarzını veya daha önce bireysel olarak yaptıkları sesli tekrarı hatırlamaya çalışırlar.


İşitseller en iyi nasıl öğrenir?

  • Çalışma grupları oluşturmalı ve o gruplarla çalışmalı ya da bir çalışma arkadaşı bulmalıdır. 
  • İşittiğini hatırladığı için konuları tekrar ederken yüksek sesle okumalıdır. 
  • Basamaklı bir şekilde öğrenmeleri gereken şeyleri basamaklı olarak yazıp yüksek ses ile söylemelidir. 
  • Önemli konular ve talimatları yüksek sesle okumalı / tekrarlamalıdır. 
  • Problem çözerken kendi anladığı şekilde, yüksek sesli,kendi sözcükleriyle ifade etmelidir. 
  • Ders çalışırken ses kayıtları yapıp, bunları sınavlara hazırlanırken tekrar amaçlı kullanabilirler.


 Kinestetik(Dokunsal) Öğrenenler 


Kinestetikler oldukça hareketlidirler. Sınıfta yerlerinde duramaz, sürekli hareket etmek isterler. Bu hareketlilik, uygun işlere yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkarırlar. Dersin anlatılması veya görsel malzemeler ile zenginleştirilmesi, kinestetik öğrencinin öğrenmesine beklenen ölçüde katkı sağlamaz. Öğrenebilmeleri için mutlaka ellerini kullanacakları, yaparak-yaşayarak öğrenme dediğimiz öğrenme tekniklerinin uygulanması gerekir. Düşünürken aşağı doğru bakarlar,dağınıktırlar.Yeni bir şey öğrenirken hareket ederek öğrenmeyi tercih ederler.

Kinestetikler(Dokunsallar)en iyi nasıl öğrenir?

  • Ders çalışırken kendi istediği yerde ve şekilde çalışmasına izin verilmelidir. 
  • Çalışırken elinde notlar ve kartlarla yüksek sesli okumalar yapmalıdır,bu yöntemle öğrenme kolaylaşır. 
  • Çalışırken hareket etmesi kısıtlanmamalıdır. 
  • Dersi dinlerken hareket etmelerine ve bir şeyler ile oynamalarına izin verilmelidir. 
  • Laboratuar çalışmaları için fazladan izin verilmelidir. Konu ile ilgili müze, tarihi yerler gibi yaşayarak öğrenebileceği yerlere gitmesi sağlanmalıdır. 
  • Lego, oyun hamuru,kil vb. dokunsal materyallerle öğrenme zenginleştirilmelidir. 
  • Oyunlarda rol alarak, deney yaparak, yazarak çok daha verimli bir süreç geçirilir.

Kaynakça:
  • http://www.tugbacansali.com/david-kolbun-deneyimsel-ogrenme-teorisi-ve-ogrenme-stilleri-modeli/  
  • http://nkal.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/20/01/964247/dosyalar/2012_12/10102559_ogrenme_stilleri.pdf  
  • http://www.ekin.k12.tr/dosya/empati12.pdf

19 Mart 2016 Cumartesi

İhtiyaç Türleri

İhtiyaç türlerine geçmeden önce ihtiyaç kavramının tanımını yapalım. İhtiyaç, beklenen ile var olan  koşullar arasındaki fark olarak tanımlanabilir.

İhtiyaç Türleri:

1)Normatif İhtiyaçlar

Bizden beklenenlerle yapabildiklerimiz arasındaki farktır. Hedef kitlenin ihtiyacının, ulusal bir standartla karşılaştırılması ile belirlenir. Örneğin, ülke genelinde yapılan sınavlar olan; teog, ygs, lys, kpss gibi sınavlarla öğrenci başarısının kıyaslanması.



2) Karşılaştırmalı İhtiyaçlar

Normatif ihtiyaçlara benzer genel olarak, fakat burada hedef kitle bir norm ya da ulusal bir standart ile değil, kendisine benzeyen diğer kitle ve ya grup ile karşılaştırılır. Örneğin; bir okuldaki A şubesi ile B şubesinin matematik başarısının karşılaştırılması gibi.

3)Hissedilen İhtiyaçlar

Kişisel ihtiyaç olarak ele alabiliriz. Yani hissedilen ihtiyaçlar, kişide var olan beceri düzeyi ya da başarı ile kişiden beklenen beceri düzeyi ya da başarı arasındaki farktır. Örneğin; türkçe sınavdan düşük alan bir öğrencinin hangi konulara çalışması gerektiğini tespit etmesi kişinin hissettiği bir ihtiyaçtır.

4)İfade Edilen İhtiyaçlar

Hissedilen ihtiyaçların eyleme dönüşmesidir. Yukarıda verdiğimiz örnek üzerinden gidecek olursak öğrenci türkçe sınavından düşük not almıştır. Eğer daha sonra öğrenci bir türkçe kursuna kayıt olursa bu ifade edilen ihtiyaçtır.

5)Önceden Tahmin Edilen Ya Da Geleceğe İlişkin İhtiyaçlar

Gelecekte oluşabilecek değişikliklerin belirlenmesi ile ilgilidir. Örneğin, bir kişi akademisyenlik düşünüyorsa yabancı dilinin iyi olması gereklidir. Eğer yabancı dili iyi değilse öğrenmeye başlamalıdır.

6)Acil İhtiyaçlar

Mager(1984) acil ihtiyaçları, nadiren oluşan fakat önemli sonuçları olan başarısızlıklardır.Örneğin, nükleer kazalar, deprem, fırtına,yangın gibi. Deprem sonrasında ölen insan sayısından tutun yıkılan bina sayısına kadar olan her şey bizim başarısızlıklarımızdır. Burada ihtiyaçlarımızı tanımlamamız gerekirse binaların sağlam yapılması,  bu bilginin yetkili kişilere aşılanması ve deprem durumunda ne yapılması gerektiğinin insanlara öğretilmesi hepsi birer ihtiyaçtır.



Kaynakça:
ogta.net
http://ihtiyacanalizi.blogspot.com.tr/

12 Mart 2016 Cumartesi

BÖTE Nedir?

 "Alanımızı tam olarak tanıyor muyuz? Aileniz ya da çevrenizdekiler size okuduğunuz
bölümle ilgili sorular sorduğunda onlara nasıl bir açıklamada bulunuyorsunuz? En basit
anlamda bölümünüzün ismini  tam  olarak  söylediğinizde  ne  tepki  ile  karşılaşıyorsunuz?
Cevaplarınızı  duyar  gibiyim... Bilgisayar  bölümünde  ya  da  bilgisayar  öğretmenliğinde
okuyorum diyorum çoğunlukla, çünkü bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi bölümünde
okuyorum dese kimse beni anlamayacak. Peki ya siz! evrenizdekilere izah edemediğiniz
bu durumu kendinize açıklayabiliyor musunuz?"

 Makaleden aldığım bu pragraftaki soruyu kendim cevaplayacak olursam; akrabalarım ya da çevremdekiler bana okuduğum bölümü sorduklarında ben de bilgisayar öğretmenliği diyorum. Ve yukarıdaki şu cümleye de aynen katılıyorum "çünkü bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi bölümünde okuyorum desem kimse beni anlamayacak."
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi isminde bilgisayarın ne olduğu anlaşılıyor peki ya öğretim teknolojisi nedir?

  "Öğretim teknolojisi, temelde 3 ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar; "Teknolojiler",
"Öğrenme Yaklaşımları" ve "Öğretim Sistemleri Geliştirme"dir. Peki, teknoloji denildiğinde
ne anlıyoruz? Bize alanda kullanılan 3 teknolojiye örnek verin deseler, aklımıza ilk gelecek
olanlar nelerdir? Bilgisayar, tablet, akıllı tahta... vb. cihazların isimlerini sıraladığınızı duyar
gibiyim. Ancak teknoloji kavramı bilinenin aksine sadece "elektronik cihazları" ifade etmek
için kullanılmaz. Aslında bu kavram bir problemin çözümü için kullanılan her türlü "yöntem,
teknik ve araçları" kapsamaktadır (Reiser, 2007). İnanmayacaksınız belki ama sınıfınızdaki
beyaz tahta hatta kâğıt ve kalem bile teknolojidir."

 "Öğretim  teknolojileri  alanında  bir  diğer  önemli  hususta  insan  öğrenmesinin  nasıl gerçekleştiğinin  bilinmesidir.  Çünkü  öğretim  tasarımcılarının  asıl  görevi  öğrenmeyi kolaylaştırmak ve insan performansını arttırmaktır. İnsan öğrenmesinin nasıl gerçekleştiğini bilmeden  ne  kadar  etkin  öğretim  ortamları  tasarlanabilir  ki!  Bu  noktada  öğrenme yaklaşımları  sunduğu  çeşitli  strateji  ve  teknikler  öğretim  tasarımcılarına  yol  gösterici olmuşlardır (Driscoll, 2007). "

Kısaca; "BÖTE bölümü öğrencileri, sanılanın aksine sadece bir teknolojik cihazın (bilgisayar) öğretmeni olmak için bu bölümü okumazlar. Öyle olsaydı her cihaz için bir öğretmenlikbölümünün açılması gerekirdi. Mesela; Buzdolabı öğretmenliği :) Kulağa komik geliyor değilmi?  Bu  tür  görüşler  bölümün  yeterince tanınmasını  engellemekte  ve  gelişimine  ket vurmaktadır. Bu nedenle bölümü okumakta olan ya da bu bölümünden mezun kişilerin alanın kapsamını iyi bilmesi, bölümün başkaları tarafından da fark edilmesini kendilerine misyon edinmesi gerekmektedir."

Kaynakça:
Makale Adı: BÖTE NEDİR? NASIL TANIMLANIR? OKUL MÜZESİYLE BAŞLAYAN SERÜVENDEN İNSAN PERFORMANS TEKNOLOJİLERİNE UZANAN YOLCULUK
Makale Yazarları: Hasan ÇAKIR, Ayça ÇEBİ, Seher ÖZCAN

5 Mart 2016 Cumartesi

Duyusal Bellek



 Bilgiyi edinmenin ilk aşaması duyusal kayıttır. Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıda gelirler.Duyu organlarımız sürekli çalıştıkları için duyulara çok sayıda uyarıcı kayıt edilir. Diğer bir anlatımla duyusal kaydın kapasitesi çok geniştir fakat bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir.

 Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden geriye kalan gölgeyi farkederiz. Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak, vurmayı hemen duyumsarız. Başka bir söylemle biz vurma ve kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız. Bu durumlar, duyu girdisinin duyusal kayıtta çok kısa kaldığını göstermektedir.


 Duyu organlarımıza gelen uyarıcılar, alındığı duygu organına bağlı olarak farklı biçimlerde depolanırlar. Örneğin görme duyusuyla alınan uyarıcı fotoğraf gibi imaj biçiminde, işitme duyusu ile alınan uyarıcı ise ses örüntüleri biçiminde kayıt olur. Bilginin duyusal kayıtta korunma süresi duyu organına göre farklılık gösterir. Örneğin görme duyusu ile alınan bilginin bellekte bellekte kalma süresi bir saniyeden azdır. İşitme duyusuyla alınan bilgiler ise 2-3 saniye kalabilirler. Ayrıca uyarıcının şiddeti de (görüntünün parlaklığı, sesin yüksekliği vb.) uyarıcının duyusal kayıtta kalma süresini uzatır. Ancak hangi duyu olursa olsun süre oldukça kısadır.

 Duyusal kayıdın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cümlenin sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi anlamlandırması olanaksız olurdu. Duyusal kayıdın kapasitesinin sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur ya da varolan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve algı süreçleri yoluyla bu bilgiyi işleme şansına sahiptir. İşlenen bilgi bir sonraki sisteme yani kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolacaktır. 


Kaynakça:
http://psikolojist.blogcu.com/bellek-turleri-duyusal-kayit/2509865 
http://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/konu_anlatimli_dersler/gelisim_ve_ogrenme_ile_ilgili_konu_anlatimlar/duyusal_bellek_nedir_tanimi_anlami_ozellikleri.asp


 

27 Şubat 2016 Cumartesi

İnfografik İncelemesi


 İnfografikler, veri ya da bilgiyi görselleştirerek daha kolay öğrenilmesini sağlamaktadır. Bu yazımda iki infografik tasarımını inceleyeceğim.

İlk infografik örneğimiz sade ve kolay anlaşılır bir tasarıma sahip. İnfografiğimizin en başında ana başlık yer alıyor. Ana başlık ideal uzunlukta ve dikkat çekici niteliktedir.Başlığın yanında konu ile ilgili bir açıklma yapılmış. Ve sonra konu ile ilgili altbaşlıklar verilmiş ve konu ile ilgili gerçek yaşamı yansıtan örneklerle açıklanmış ve böylelikle bilginin anlaşılırlığı artmıştır.Öğelerin yerleşimi içerikle uyumlu ve sistematiktir. Yalın, okunabilir ve tek tip yazı tipi kullanılmış. Yazı rengi seçilirken metin-zemin ilişkisi gözetilmiş, anahtar kavramlar uyumlu olarak renklendirilmiştir. Satır aralarındaki boşluklar algılamayı kolaylaştıracak genişlikte, akıcı okumaya elverişli nitelikte infografiğin genelinde tutarlıdır. Kullanılan gerçekçiliği azaltılmış görsel içeriğin basit ve somut biçimde aktarılmasını sağlayacak nitelikte ve birbirleriyle uyumludur. Görsellerin okunmasını kolaylaştıracak etiketler ve ne ile ilgili olduklarını tanımlayan kısa açıklamalar görsellere yakın konumda ve birbirleriyle uyumlu niteliktedir.


 İkinci infografik örneğimiz de ise ana başlık ve yanındaki açıklama dikkat çekici nitelikte değildir. Öğelerin yerleşimi içerikle uyumlu ve algılamayı kolaylaştıracak bir sistematiğe sahiptir. Kavramlarla ilgili açıklamalar, içeriği yansıtmakta ve yeterli uzunluktadır. Yalın, okunabilir ve tek tip yazı tipi kullanılmış. Yazı rengi seçilirken metin-zemin ilişkisi gözetilmiştir. Satır aralarındaki boşluklar algılamayı kolaylaştıracak genişlikte, akıcı okumaya elverişli nitelikte infografiğin genelinde tutarlıdır.Ara başlıklar birbirleriyle uyumludur. İçerikteki bilgilerle alakalı resimlere yer verilmiştir. Ve böylelikle bilginin akılda daha kalıcı olması sağlanmıştır.